“BU SON DEPLASMANIM”

 “BU SON DEPLASMANIM”

Acımız büyük.Hem de çok büyük…Kelimelerle ifade etmek ne mümkün… Hele, “Ateş düştüğü yeri yakar”ın kolları arasına alınanların üzüntülerini anlatabilmek için kelimeler kifayetsiz… Eren, annesine “Anne söz veriyorum, bu son deplasmanım. Bundan sonra bir daha gitmeyeceğim “deyip, bu dünyaya doymadan göçüp gitmeye hangi anne yüreği dayanır. Cuma günü oynanan Antalyaspor-MKE Ankaragücü maçı dönüşü sabaha karşı Afyonkarahisar’da yaşanan kazada Mert Turgut Çakır ve Eren Açıkgöz genç yaşta hayatlarını kaybettiler. Körpecik bedenler için Pazar günü Tandoğan Tesisleri’nde tören düzenlendi. Haberi duyar , duymaz tüm Ankaragüçlüler ayaktaydı. Geceden yollara düşen sabahın ilk ışıkları Başkent Ankara’ya ulaşan Bursasporlusu, Galatasaraylısı, Beşiktaşlısı, Fenerbahçelisi, Konyasporlusu, Kocaelisporlusu, Sivassporlusu, Sakaryasporlusu, Göztepelisi, acıları paylaşmak için adeta birbirleri ile yarışıyorlardı.Tesis insan kaynıyordu. Son 10 yıl içinde bu tesislerden efsane kalecilerden Baskın Soysal ve Arif Peçenek’i uğurlamıştık. İlk kez bir taraftar için cenaze törenine şahitlik ediyorduk. Ortalık, ana baba günü. Atkısını, bayrağını kapan koşup gelmiş. Gözyaşları sel olup akıyordu. 1934 yılında Makina Kimya Endüstri Kurumu subay ve memurlarının maaşında 5, işçilerin 1 ‘er kuruş kesilerek yapılan İstiklal Stadı’nın mahzun ve üzgün son kalıntıları arasında, sararan çimlerin üzerindeki Mert Turgut’un tabutu başında gözyaşlarımı ben de tutamadım. Bu tesislere tam 44 yıl önce , 10 Ağustos 1975 yılında ne büyük hayallerle geldiğimi hatırladım.Sonra yıllarca, defalarca uğrayıp, haber peşinde koşardım. Ama bu kez çok farklı idi. 15 yaşında daha yaşamın ne anlama geldiğini anlamadan aramızdan ayrılan bir ana kuzusu için gelmek, yürekleri dağlıyordu. Kalabalığın arasından güçlükle idari binadan içeri girip, koridorlarda 109 yıllık, Asırlık Çınarı’ın geçmişinden sadece 3 -5 parça kalan kupalara her zaman olduğu gibi şöyle bir bakıp, “iç” geçirip, başkanın odasına daldım. Mehmet Yiğiner başkana başsağlığı dileklerimi iletip, tekrar Mert Turgut’un tabutunun başına geldim. Kim bilir ne hayalleri vardı. Mert Turgut ve Eren, sevdası uğruna körpecik bedenleri ile kaç deplasman yolculuğu yapmışlardır? Eminim ki, bu büyük sevdanın yolcusu olarak acılarda sevinçler de yaşamışlardır. Galibiyetle sevinip, mağlubiyetle üzülmüşlerdir. Antalyaspor zaferini böyle mi kutlanmalıydı… Bu duygular içinde mahşeri kalabalığının ardından, Mert Turgut’un cenazesinin omuzlanışına uzun süre baka kaldım. Renklere daldım, tüm Türkiye’nin renkleri sanki Başkent Ankara’daydı.

Tandoğan’da bunlar yaşanırken, Bartın’da toprağa verilen Eren’in cenazesine Maraton Tribünü’nün önder ismi Hakan Toka ve arkadaşlarının  katılması, tarihe not olarak düşülmesi gereken önemli ayrıntıydı. Otobüslere, özel arabasına, taksiye atlayan, Altındağ Karacaören Mezarlığı’na akın ediyordu. TOKİ Mevlana Cami’nin avlusu bugüne kadar böyle bir renk sarmalına bürünmemiştir. “Acılar paylaşdıkça azalır ” deyip, yürekleri dağlanıp yanan Mert Turgut’un annesi Zekiye anneyi teselli etmek için, verilen çabalar, gayretler…Sonra körpecik bedenin ebedi istirahatgahına konulup, üzerine atılan topraklar…Burada da yine gözyaşları sel olup aktı.Ömrümde böyle gözyaşının sel olup akıttığı bir vedayı hatırlamıyorum. Mert Turgut ve Eren, çok genç yaşında aramızdan ayrılırken, bize çok önemli mesajlar verdiler. “Bu bizim deplasmanımız “derken, yeni bir başlangıçın da meşalesini  ateşlediler. Başta MKE Ankaragücü Başkan Mehmet Yiğiner ve Yönetim Kurulu arkadaşların sorumluluk ve mesuliyetleri o kadar çok ki. Sadece onların mı ? Taraftarından bu kentin kaderinde rol alan bürükratından siyasetçisine, sanayicinden yerel yöneticine kadar, bu şehir de yeni bir futbol manifestosu yazılmalı. Bunu yazacakta kurum ve kuruluşun başında Ankaragücü olmalı. Acımız büyük. Şimdi bunların sırası değil… Cumartesi günü Bursaspor maçı var. Okunacak Mevlid-i Şerifler var. Ama bu son deplasmanı hiç bir Ankaraüçlü unutmamalı. Sevgili Eren, sevgili Mert Turgut, çıktığınız son deplasmanda mekanınız cennet olsun. Işıklar içinde uyuyun…

 

 

Bu Yazı İçin Ne Düşünüyorsun?

Yorum Yap