Yine böyle bir Ağustos ayıydı… Altınpark’ta zamanın Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, MKE Ankaragücü Kulüp Başkanı Cengiz Topel Yıldırım ve Onursal Başkan Cemal Aydın’ın ellerini havaya kaldırdığında sanki kıyamet kopuyordu. O gün ilan edilen bu birliktelikten böyle facia doğacağını kimse düşünemezdi. Olaya olumsuz yaklaşanlar, temkinli davrananlar yok muydu ? Elbette vardı. Ama hiç kimse, Türk futbolunun en köklü kulübünün tarih sahnesinden silinmeye kadar götürecek böyle bir felaketin yaşanacağını hayal etmesi asla mümkün değildi. Şampiyonluk parolasıyla kalkan eller, tam bir kabusa dönmüştü. Asırlık Çınar 6 sezon öncesi önce Süper Lig’e ardından da TFF 1.Lig’e düştü. Sonra da geçmiş üçüncü ligi olarak adlandırılan hiç hak etmediği bir yiğin yolu tutuldu. Bu yaşanan sürecin her aşmasını, her anını arşivimize, ondan sonra beynimize ve de yüreğimize itina ile kaydettik. Bugün MKE Ankaragücü, 6 sezon sonra döndüğü Süper Lig’in ilk maçında Galatasaray’la karşılaşacak. Bugün Yenikent Osmanlı Stadı’nda yaşanacakları hayal etmenin imkanı yok. MKE Ankaragücü’nün tarihinde önemli yolculuklar vardır. Bu gün Yenikent yolu çok renkli görüntülere sahne olacak. Bu yaşanacaklar öncesi sizleri 2013-2014 sezonunda TFF 2.Lig Kırmızı Grup’ta Kızılcahamamspor oynanan bir maça götüreceğim. Kızılcahamam, Kızılcahamam olalı futbol adına böyle bir gün yaşamamıştır.
Doğasıyla, termal kaplıcaları ile dünya çapında bir üne sahip Başkent’in bu şirin ilçesinin bir pazar günü dağı, taşı Sarı-Lacivertli renklere bürünmüştü. Stadın tribünleri tıklım tıklım dolmuş, evlerin balkonlarına insanlar sığmamış, tepeler, yamaçlar adeta insan kaynıyordu.Müthiş bir atmosfer vardı. Ankaragücü, arzulanan, kendinden beklenen futbolu bu maçta da ortaya koyamadı.
Ama sahadan 2-1 galibiyetle ayrılmayı bildi. Alınan 3 puanda formasını sırıl sıklam ıslatan futbolcular kadar tribünlerde onlara 90 dakikada susmadan, bıkmadan destekleyen taraftarların katkısı büyüktü. Mütevazi bir kadroya sahip Kızılcahamamsporlu futbolcular maçtan eğer puanla ayrılmadıysa bunda tribünlerin mutlak etkisi olmuştur. O gün şuna bir kez daha şahit oldum ki, yeryüzünde takımına bu kadar yürekten bağlı taraftar az bulunur… Maç bitiminde E-5 Karayolu’nda yaşanan manzaralar görülmeğe değerdi. Bir grup taraftar Karga Sekmez Yokuşu’nu çıkmış, arabasının teybini açmış, “Ankara’nın Bağları” ile galibiyeti kutluyor, kimisi Akdoğan Köyü’nde bir çeşme başında mangalını yakmış karnını doyuruyor.
Bir bakıyoruz Sarı-Lacivertli kızlı erkekli futbolseverler Kurtboğazı’nda güneşin batışını seyrediyor. Kazan’a varıldığında yöresel ürünlerden kavun, kabak, elma satın almak için kuyruklar oluşmuş. Herkes mutlu, herkes umutlu.
Maç bitimi bayram tatili dönüşüne denk gelmesiyle trafik kilitlenmiş ama kimsenin umurunda değil. Herkes gelecekte yaşanacak günler için sanki prova yapıyor. Kilometrelerce kuyruklar oluşturan araçlar peşe peşe sıralanmış “Sarı-Lacivert” nidaları ile yer gök inliyordu.
Tüm bunlar olurken, Asırlık Çınar’ın “100. yılında şampiyonluk” parolasıyla çıktığı kabus dolu yolculukta yaşananlar gözümde canlandı.
Son 3 yılda şahit olduklarımız, sanki önümde resmi geçit yapıyordu. İçim bir tuhaf oldu. Ürperip, irkildim. Sonra da kendi kendime Ankaragücü’ne reva görülenler, “Kaç Türk filmine senaryo olur” dedim. Kızılcahamam’da dünü hatırladım, doya doya o anı yaşadım ve de geleceğe yönelik umutlarımı gözden geçirdim. Tüm bunların arasında tam 33 yıl önce Bolu’dan kupa zaferi ile dönüş yolculuğu gözlerimin önüne geldi. Ankaragücü,13 Mayıs 1981 tarihinde Boluspor’la oynadığı maç sonunda Türkiye Kupası’nı 2. Lig takımı olarak kazanıp bir “ilk”e imza atmıştı.
O günleri hatırlayanlar iyi bilir.
Sabahın erken saatinde Bolu’ya hareket eden Ankaragücü taraftarı stadın kapısına dayandığında Çiftlik Kavşağı’nda hala bekleyenler vardı. Maç bittiğinde Adil’i Hikmet’i, Haluk’u, Fuat’ı, İrfan’ı, Nazmi’yi, Sadık’ı, Mehmet’i bağırlarına basmak için Ankara’da hareket edenler İstanbul Karayolu’nda nasıl izdiham yaratmıştı. Ankaragücü, Türkiye Kupası ve Devlet Başkanlığı Kupası zaferleri ile Türk futbolunda bir çığır açmıştı. Bu başarı 1. Lig’e yükselmekle taçlandırılmıştı.
Ankaragücü’nün ödüllendirilmesi bazı çevrelerce bir “lütuf” gibi değerlendirildi.
Halbuki o dönemlerde sokağa çıkmanın yürek istediği, kardeşin kardeşi vurduğu bir ortamda maçlarını 30 bine oynayan Ankaragücü’nün yazdığı destan başka ne ile ödüllendirile bilirdi ki? Mehmet Yiğiner ve muhteşem taraftarı şimdi adını, “Diriliş” koyduklar yeni bir Ankaragücü destanı için yola koyuldular. Bu muhteşem yolculuğu 5 yıl önce kalemime böyle almıştım. Geride kalan yıllara sığdırılan Gümüşhane yolculuğunu bir düşünün… Ardından Kayseri Erciyes maçı için Kayseri’ye gidiş ve dönüşleri bir gözünüzde canlandırın. Dünyada hangi takımın taraftarı takımları için böyle yolculuklara çıkmıştır. MKE Ankaragücü’nün bugünlere dönüş yolculuğunda Mehmet Yiğiner ve ekibinin çok önemli rolü vardır. Bunu kimse inkar edemez. Katkı sunan binlerce, on binlerce isim de sayabilirim. Kurum ve kuruluş söyleyebilirim. Hiç birisi taraftarlarının önüne geçemez. Bu muhteşem dönüş, dünya futbol tarihinde eşine, benzerine rastlanmayan bir, “12 On ikici Adam Zaferi”dir. Bugün Yenikent’de yeni bir sayfa açılacak. Bu sayfaya yaşananlardan ders almış bir camianın her ferdi sorumluk içinde yeni bir şeyler yazmağa başlayacak.
Hata!
Yorumunuz Çok Kısa, Yorum yapabilmek için en az En az 10 karakter gerekli